Yoğurt otu, yüksek rakımlı bölgelerde daha yaygın olarak karşılaşılan bir bitkidir. Dik duran ve 30-60 santimetre kadar uzayabilen bu bitkinin altın sarısı renkte çiçekleri vardır. Çiçekleri, bala benzer kuvvetli bir koku yayar ve Temmuz ayında toplanır. Yoğurt otunun bir diğer adı da Kaz otu veya Çoban süzgeci olarak bilinir. Bu bitki, özellikle çiçek açma döneminde yana yatık bir şekilde durur ve sarı beyaz çiçekleri bulunur. Çalılıklarda ve yol kenarlarında yetişir. En fazla şifalı özellik taze bitkilerde bulunur. Kaz otu ya da çoban süzgeci olarak bilinen türü, kış aylarında bile kar bulunmayan yerlerde, kuru otların arasında yer alabilir.

Bu yararlı bitkinin üç türünün de şifa yeteneği aynıdır. Yoğurt otu çayı, böbrek, dalak, pankreas ve karaciğeri toksik atıklardan temizler. Lenf bezi hastalığı olanlar bu çayı her gün tüketmelidir. Ayrıca kansızlık, ödem ve böğürdeki sancılara karşı da yararlıdır. Bu çay haricen uygulandığında birçok deri hastalığına, yara, kara nokta ve kan çıbanına karşı iyi gelir. Ilık yıkamalarla yüzü gerginleştirir. Taze sıkılan suyu, hasta deriye sürülüp kurumaya bırakıldığında çok iyi sonuçlar verir.

Halk arasında bu bitki sara, isteri, sinir rahatsızlıkları, Kore hastalığı, idrar tutukluğu, kum ve taş rahatsızlıklarında da kullanılır. Her gün düzenli olarak gargara yapılırsa guatr ağrılarına iyi gelir. Yalnızca guatr değil, aynı zamanda tiroit bezinin işleyişinin de bu düzenli gargara ile düzeldiği gözlemlenmiştir.

Son yıllarda sıkça rastlanan ses telleri hastalığı, sık gargara ve ağız çalkalamaları ile kısa sürede geçer. Bu hastalığa büyük olasılıkla bir virüs sebep olmaktadır. İsviçreli rahip Kuenzle'ye göre, tıbbın çare bulamadığı durumlarda, böbrek hastalıkları ve iltihaplarına büyük yarar sağlar. Yoğurt otu, Altınbaşak ve Sarı Ballıbaba ile karıştırıldığında şifa sağlar. 14 gün gibi kısa bir sürede etkilerini gösterir. Çay, aç karnına kahvaltı yapmadan yarım saat önce yarım fincan olarak içilir. Kalan yarısı daha sonra yudumlanarak tüketilir. Ancak ağır hastalık durumlarında çay, dört fincan şeklinde gün boyu yudumlanarak içilir.

Eskiden yoğurt otu, rahim rahatsızlıkları olan kadınlar tarafından sıkça aranırdı. Doğum yaklaştığı zaman hamilelerin yatağına konur ve doğumu kolaylaştıracağına inanılırdı. Anlatılanlara göre, daha sonraları Hz. Meryem ile ilişkilendirilmiş, onun da yatağına yoğurt otu koyduğundan bahsedilir. Diğer bir efsaneye göre Hz. Meryem, Hz. İsa'nın beşiğine yoğurt otundan yumuşak bir yastık yapmıştır. Bu otu eşeklerin tüketmediği için seçtiği belirtilir. Bu doğru olabilir çünkü inekler tarafından sevilerek tüketilen bu ot, domuz ve eşekler tarafından hiç tüketilmez.